İnsanlığın Büyük Arayışı
YAŞAMAKTA
olan her insan dünyaya gözlerini açar açmaz, büyük bir arayışa başlamıştır. Bu
büyük arayış beşikte başlar, mezarda da son bulur. Yeni doğan bir bebek önce
anne-babasının mimiklerini keşfetmeye koyulur. Daha sonra emeklemeye, yürümeye
ve konuşmaya başladığında, anne-babalar çocuklarının "bu nedir, şu nedir?,
şu nasıl oluyor?" s orularından kendilerini kurtaramazlar. Çocuk büyüyüp
ergenlik çağına geldiğinde çevresini, dünyayı ve olayları tanıyıp, yeni yeni
alanlar keşfettikçe soru ve arayışı daha ciddi boyutlara ulaşır. Sonuç olarak
her insan maddi soruların dışında kendi kendine , özellikle ruhsal alanda
sorular yöneltmeye başlayıp, bunlara bir yanıt bulmaya koyulur: "Ben
kimim?, Nereden gelip nereye gidiyorum?, Yaşamın amacı nedir?, Tanrı kimdir?,
Ölüm, diriliş, yargı, cennet, cehennem vs..."
Şüphesiz
sen ben her birimiz sesli veya sessiz olarak bu tür soruları sormuş ve bunlara
bir yanıt bulmaya çalışmışızdır. Bu tamamen doğaldır. Zaten doğada bu tür
soruları kendi kendine sorup, bunlara bir yanıt bulmaya çalışan tek varlık
insandır. Diğer canlı varlıklar dünyası, sakin ve sessiz bir şekilde
yeryüzündeki rollerini tamamlayıp yokluğa karışırlar. Ama insanlık dünyası
tamamen farklıdır. O araştırır, sorar. Kendini çevreleyen maddi veya manevi
gizemleri keşfetmeye çabalar. Uzayı araştırır, aya çıkar. Akıl durdurucu
buluşlarıyla insanlığın karşılaştığı sayısız bunalım ve hastalıklarına çözüm
bulmaya çalışır. Evet, insanlığın arayışı, özellikle ruhsal alandaki arayışı
evrenseldir. En üst düzeyden en aşağı düzeye dek tüm insanlık büyük bir arayış
içindedir.
BÜYÜK ARAYIŞIN SONUÇLARI NELER OLMUŞTUR ?
Şüphesiz
insanlık maddi alandaki arayışlarında büyük başarılar kaydetmiştir. Ama ruhsal
alandaki arayışları çoğu zaman büyük bir hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır.
Bugün insanlık, yüreğinde hüküm süren ruhsal boşluğu gidermek ve sorduğu
sorulara yanıt bulabilmek amacıyla çeşitli yollara başvurmuştur ve vurmaktadır
da. Sayısız kişi bugün çözüm için bilim, politika, felsefe, materyalizm veya
birçok mistikvari tarikatlara sığınmaktadır. Bazıları da bu arayışlarından
tamamen usanıp, kendilerini dengesiz eğlencelere, uyuşturucu madde kullanımına
veya alkolizme kaptırarak kendilerine hayali sahte bir cennet yaratma peşine
düşmüşlerdir. Ama gerçek şudur ki, insanın başvurduğu bu şeylerden hiçbiri
kendini tatmin edememiş, insan aradığı huzur ve güvenliği bulamayarak yine
sorunları ve korkularıyla başbaşa kalmıştır. Sanırım bundan emin olmanız için
şahsen kendi yaşamınıza ve çevrenize şöyle bir bakmanız yeterlidir. Her tarafta
hoşnutsuzluk, sevgisizlik, bencillik, aile içindeki huzursuzluklar, uluslar
arası n da hüküm süren sürtüşmeler, intihar ve cinayet olayları, ahlaksızlık,
alkol, uyuşturucu ve tarikat kurbanları yığınlarcadır. İnsan, ne yazık ki,
aradığı huzuru, güvenliği ve mutluluk dolu dolgun yaşamı gönenmekten çok uzakta
bulunuyor. Belki hemen sorabil irsiniz: "Neden bu böyledir?, Neden
arayışlarımız karşılıksız kalıyor?, Neden sorularımıza kalıcı bir yanıt
bulamıyoruz?, Ve neden bu denli özlem duyduğumuz yürek huzuruna ve güvenliğine
sahip olamıyoruz?''.
İNSAN BU BÜYÜK ARAYIŞINA NASIL ÇÖZÜM BULABİLİR ?
Bu soruyu
şu gülünç olayı anlatmakla yanıtlamaya çalışalım: Sarhoşun biri, gece yarısı
loş bir ışık altında, sokakların birinde sallana sallana, bir orada bir burada
bir şeyler aramaktadır. Tesadüfen aynı yoldan geçen biri, sarhoşun bu çaresiz
arayışını g ö rüp üzülür ve sarhoşa yaklaşarak ona ne kaybettiğini sorar.
Sarhoş mırıldanarak "cüzdanımı" der. Yoldan geçen adam da "Ama
sen cüzdanını burada kaybettiğine emin misin?" diye sorar. Şarhoş ise
"Yook." der, "Şu ilerdeki kaldırımda kaybettim." Bunun
üzerine adam sorar "O halde neden cüzdanını kaybettiğin yerde aramıyorsun
da burada arıyorsun?" . Sarhoş kendinden emin bir şekilde "Ama"
der, "Orada hiç ışık yok ki, kapkaranlık!".
Gülünç bir
olay; fakat bu olay günümüz insanının içinde bulunduğu durumu çok iyi bir
şekilde gözler önüne sermektedir. İnsanlık da aynen bu sarhoş adam gibi
kaybettiği şeyi kaybetmediği yerde aramakta ve bulamamaktadır. Arayışını böyle
yanlış bir yerde sürdürdüğü sürece de sorularına kalıcı bir yanıt ve çözüm
bulamayacaktır. Yine hemen sorabilirsiniz; "O halde bizler arayışlarımızı
nerede sürdürmeliyiz?, Bizler cüzdanımızı nerede kaybettik ki?...".
Bizim buna
vermiş olduğumuz yanıt şudur: Eğer kendi kendimize sorduğumuz bu yaşamsal
sorulara kalıcı, gerçekçi bir yanıt ve çözüm bulmak istiyorsak bizler
cüzdanımızı kaybettiğimiz yere, yani evren ve bizlerin yaratıcısı olan Yüce
Tanrı'ya ve O'nun Sözü Kutsal Kitap'a yönelmeliyiz. Sorunlarımıza kalıcı tek
çözümü sunacak olan sadece Tanrı'dır. Bizleri yaratan O olduğundan, soru ve
bunalımlarımı z ın tek çözümü yalnızca O'ndadır. Televizyonunuz bozulduğunda
onarımı için kime gidersiniz? Kasaba, manava mı yoksa televizyon tamircisine
mi? Mutlaka televizyon tamircisine değil mi? Nedenine gelince o televizyon
yapıcısı olduğundan, televizyonun aksak ve bozuk yönlerini çok iyi bilir ve
bunları da en iyi şekilde onarabilir. Bu benzerlikte Tanrı da bizim yaratıcımız
ve yapıcımız olduğundan bizlerin aksak ve bozuk yönlerini en iyi O bilir ve O
onarabilir.
İşte
sevgili okuyucumuz elinizdeki bu kitabın başlıca amacı size, insanlığın
kendisiyle, Tanrı'yla, gelecek ve sonsuzlukla ilgili sormuş olduğu birçok
yaşamsal sorulara Tanrı'nın Kutsal Kitap'ta sunduğu yanıtları sunmaktır. Bu
nedenle sizi, bu kitabı istekli ve dikkatli bir şekilde sonuna dek incelemeye
dav e t ediyoruz. Biliyoruz ki, bazı yakınlarınız ruhsal konularla
ilgilenmenizden ve bu kitabı incelemenizden pek hoşnut kalmayıp size engel
olmaya çalışabilir. Cesaret ve kararlılığınızı asla yitirmeyin! Siz, yalnızca
kendisine karşı sorumlu olup, kendisine h e sap vereceğiniz ve yalnızca sonsuz
yaşamı size sağlayabilecek olan Tanrı'ya bakınız. O şöyle vaat etmektedir:
"Beni arayacaksınız, beni bütün yüreğinizle arayınca
bulacaksınız ve kendimi size buldurtacağım." (Yer.29:13-14).
Yorumlar